Sunday, October 26, 2008

Siddhartha -Hermann Hesse

Hermann Hesse'in Siddhartha kitabından alıntılar:


S:103) Neden bir Brahman olarak, neden bir çileci olarak Ben'le savaşından sonuç alamadığını şimdi seziyordu Siddharta ... Kibirden hiçbirşey görememişti gözü, herzaman herkesten akıllı, herkesten gayretli biri, her zaman herkesten bir adım ileride, her zaman bilen, her zaman ruhani biri, her zaman bir rahip bir bilge olmuştu.Ben'i işte bu rahipliğin, bu kibrin, bu ruhaniliğin içine girip sinmiş, burada bir güzel yuvalanmış, burada palazlanıp büyümüş, oysa kendisi oruç tutarak, çile çekerek bu Ben'i öldürdüğünü sanmıştı.Şimdi bunu görüyor, hiçbir öğretmenin kendisini esenliğe kavuşturamayacağını söyleyen gizli sesin haklı olduğunu görüyordu.İçindeki rahibin ölmesi için dünyaya açılması gerekmişti.Zevk ve güç, kadın ve para peşinde koşarak kendini yitirmesi, bir tacir, kumarbaz, ayyaş ve açgözlü biri olması gerekmişti...acı bir umarsızlığa gelip dayanamayıncaya kadar katlanması gerekmişti.Ve zevkperest Siddharta ölmüş, uykudan yeni bir Siddharta uyanıp gözlerini açmıştı.Bu Siddharta da günün birinde yaşlanacak , o da günün birinde ölüp gidecekti, ölümlüydü Siddharta, tüm nesneler ölümlüydü.
S:111) "Sen öğrendin mi o gizi, zaman diye birşeyin olmadığnı?"
Vasudeva'nın yüzünü ışıl ışıl bir gülümseme kapladı.
"Evet Siddharta" diye cevapladı Vasudeva
"Demek istediğin şu olacak sanırım: Irmak aynı anda her yerdedir, kaynağı heryerde, döküldüğü yerde, çağlayanda, kayıkta, akıntı yerinde, denizde, dağda, aynı anda her yerde ve onun için yalnızca şuan vardır; geçmişin gölgesi diye birşey bilmez ırmak."
"Evet benim de kastettiğim bu." dedi Siddharta."Ve bunu öğrenir öğrenmez şöyle bir hayatımı gözden geçirdim, o da bir ırmaktı; çocuk Siddharta'yı genç Siddharta'dan ve yaşlı Siddhartadan ayıran bir gölgeydi yalnızca, gerçek bir şey değildi.Ayrıca, Siddharta'nın dünyaya daha önceki gelişlerinde de bir geçmiş sözkonusu değildi, ölümünde ve Brahman'a dönüşünde de bir gelecek söz konusu olmayacak.Geçmişte olan, gelecekte olan hiçbirşey yoktur; herşey vardır sadece, şu an içinde varlık sahibidir."
S:133) Gerçekte bilgeliğin ne olduğu, uzun ayarışlar neyi amaçladığı konusunda bir sezgi Siddharta'nın içnde yavaş yavaş tomurcuklanıyordu.Bu, her an yaşamın ortasında birlik düşüncesini düşünebilme, onu hissedebilme ve nefesle içine çekebilme konusunda ruhta her an varolan eğilimden başka birşey, bir yetenekten gizli bir hünerden başka birşey değildi.Uyum, dünyanın ezeli ve ebedi mükemmelliğinin bilinci, gülümseme, birlik.
S:137) Siddharta kulak verip dinledi.Bütünüyle kulak verip dinleyen biri kesilmişti şimdi.Kendini bütünüyle dinlemeye vermiş, tümüyle boşalmış, tümüyle soğurup içine alan biri olmuştu.Dinleme sanatında öğrenilecek herşeyi öğrendiğinin hissediyordu...
Pek çok sesi birbirinden ayırt edemiyordu artık, neşelileri gözü yaşlılardan, çocuksuları erkeksilerden ayıramıyordu, bir bütün oluşturuyordu hepsi...ve Siddharta dikkatle ırmağa, bu binlerce sesli şarkıya kulak verdi mi, salt acılara, salt gülmelere kulaklarını tıkayıp ruhuyla teksese bağlanmadıda Ben'iyle bu ses içinde yitip gitmeyerek bütün sesleri işitti mi, bütünü, birliği duymaya çalıştı mı, binlerce sesin bütün şarkısının bir tek sözcükten oluştuğunu görüyordu bu sözcük de Om 'du; mükemmellikti.
S:145) Yoğun bir meditasyonla zamanı yoketme, varolmuş olan, varolan, varolacak olan tüm yaşamı bir eşzamanlılık içinde görme olanağı ele geçirilir, böyle bir durumda herşey iyidir, herşey mükemmel, herşey Brahman'dır.Bu yüzden varolan herşey iyi görünüyor bana, ölüm yaşam gibi, günah kutsallık gibi... herşeyin öyle olması gerekir, herşey benim onayımı, benim istekliliğimi, benim sevecen rızamı beklemektedir, benim için iyidir o zaman, bana zararı dokunamaz.Günaha pek çok gereksinim olduğunu kendi bedenimde ve kendi ruhumda yaşadım, diretmekten vazgeçip dünyayı sevmesini öğrenmek, onu kendi arzıladığım, kendi hayalimde yaşattığım bir dünyayla, kendi uydurduğum bir mükemmellikle karıştırmayıp nasılsa öyle bırakmak ve onu sevmek gönülden onun içinde yer almak için şehvete, mal ve mülke kendini beğenmişliğe gereksinim duydum.
S:148) "Sevgi, dostum Govinda, herşeyin başı gibi görünüyor bana.Dünyanın iç yüzünü görmek, onu açıklamak düşünürlerin işidir.Benim için tek önemli şey, dünyayı sevebilmektir; onu aşağılamamak, ona ve kendime hınç ve nefret beslememek, ona , kendime ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmektir.


hayatın ödülü hayattır
...